Türkiye'nin İhracat Stratejileri ve Küresel Ekonomideki Değişimler
Türkiye'nin ihracat stratejileri, son yıllarda küresel ekonomik değişimlerle birlikte önemli bir dönüşüm sürecine girmiştir. İstihdam, verimlilik ve ekonomik büyüme üzerindeki etkileri incelenmektedir. Klasik ekonomik kalkınma anlatısının temelini oluşturan endüstrileşme stratejileri, son 15 yıldır bireylerin hayatını sarsmış durumda. Sanayi üretimi, ekonomik büyümeyi getirmiyor. İstihdam sağlama konusunda çıkmaza girmiş görünüyor.
İhracat ve İstihdam Dinamikleri
Teoriye dönecek olursak; ihracat, yerli üretimin artmasını ve yeni iş imkanlarının doğmasını sağlar. İhracat yapan firmalar, üretim kapasitelerini artırarak daha fazla işçi istihdam ederler. Bu durum, işsizlik oranlarının düşmesine ve halkın refah seviyesinin yükselmesine katkı sağlar. Ancak teorinin dinamikleri eskisi gibi çalışmamaktadır. Hem talep tarafındaki durağanlaşma hem de teknolojik değişim ile verimlilik artışları, yapıyı sarstı.
Uzun yıllar önce ihraç temelli büyümeyi benimseyen Türkiye açısından benzer bir durum söz konusu olsa da istihdam boyutunda daha iyi direndiğimiz görülmektedir. Ancak, mal ihracatımız uzun süredir artış hızını kaybetmiş durumda. 2010’lu yıllarda yaşanan patinajın benzerini, 2020’li yıllarda da yaşıyoruz.
Küresel Ekonomik Dönüşüm
2021 yılında yaşanan önemli bir sıçramanın ardından, özellikle 2022 yılının son aylarından itibaren pandemi sonrası kazanılan avantajlar azalmaya başlamıştır. İhracatımız yeni yılda önemli ölçüde rekabet baskısı altında kalmış ve kayda değer bir oranda büyüyememiştir. Avrupa’nın durumu, ana ihraç pazarımızın durumu ve tüketim dinamikleri, bu zincirin belirleyici halkasıdır.
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki ticari asimetri, küresel ticaretteki bu dönüm noktasında belirsizliğin arttığı bir ortamda yol almaya çalışan ülkeler için jeopolitik riskleri artırmaktadır. Bu durum, yalnızca belli sektörel yetkinlikler ile değer zincirlerinde belirli adımlarda uzmanlaşmaya güvenerek iş yapmanın yeni dönemde işe yaramayabileceğini göstermektedir.
Hizmet İhracatının Yükselişi
Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) 2024 raporuna göre, dünya mal ihracatının değeri 2023 yılında yaşanan düşüşün ardından yüzde 2,3 oranında artmış ve 24,4 trilyon ABD dolarına ulaşmıştır. Ancak hâlâ 2022 değerinin neredeyse yarım trilyon dolar altında kalmaktadır. Hizmet ticareti ise reel olarak yüzde 5 büyümüştür.
Hizmetlerin küresel ticaretteki payı 2023’te yüzde 25’e yaklaşmış ve ekonomik büyümenin yeni motoru olabileceğini ispatlamıştır. Türkiye'nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ilk 5 ülke, küresel hizmet ihracatının yüzde 17'sini gerçekleştirmektedir. Bu durum, Türkiye'nin hizmet ihracatındaki potansiyelini göstermektedir.
Geleceğe Yönelik Stratejiler
Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin temel tüketim, tekstil, elektronik gibi sektör oyuncularının mevcut düzenini korumalarına yönelik sübvansiyonlarını gözden geçirmesi şarttır. Ulusal şampiyonlar yaratmadan Türkiye gibi ülkelerin küresel ölçekte ekonomik performans göstermesi kolay değildir. Hibrit bir alan olan e-ticaret, iki kolu da entegre eden bir çıkış yolu olabilir.
Gelecekte e-ihracat yapmayı planlayan KOBİ'lerin oranı ise yüzde 7,3'tür. Bu oranlar oldukça düşüktür. TC Ticaret Bakanlığı'nın e-ticaret teşviklerinin de bütüncül bir stratejiyle ele alınıp farkındalığının artırılması çok mühimdir. Aksi takdirde, 'düşük ücretli, düşük teknolojili' ekonomik modelin akıbetinin ne olacağını kestirmek zor değildir.
Dijital Hizmetlerin Önemi
Gelişmiş ülkeler için büyümenin yeni motoru dijital hizmetlere yapılan yatırımlar, sürdürülebilirlik açısından önemli bir konu haline gelmiştir. Asya'daki gelişmekte olan ekonomiler, uluslararası hizmet ticaretindeki paylarını artırarak bilgi yoğun hizmetlere daha uygun yatırım modelleriyle yönelmektedir. 2023 yılında bu ekonomiler, hizmet ihracatlarının neredeyse yarısını bilgi yoğun hizmetlerden elde etmiştir.
Sonuç olarak, modern küresel değer zincirlerinin önemli bir bölümü, yenilikçi ülkelerin fikri mülkiyet hizmetlerini ihraç edip, karşılığında imal edilmiş ürünler ithal ettiği bir yapıya dönüşmüştür. Bu durum, Türkiye'nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkeler için yeni fırsatlar sunmaktadır.